24 Aralık 2021

Ligimiz ve beş büyük lig

Süper Lig'i, hep karşılaştırırken yüzümüzü çevirdiğimiz beş büyük ligle karşılaştıracağız.



Spor Toto Süper Lig'de, çift maç haftası olması nedeniyle, iki haftadır yaptığımız maç karşılaştırmaları ömrü kısa bir yazı olacağından, bu haftalığına format dışına çıkarak, Süper Lig'i, hep karşılaştırırken yüzümüzü çevirdiğimiz beş büyük ligle karşılaştıracağız. 

Her ne kadar, bol mücadeleli, aksiyonlu ama golsüz maçları seven büyükçe bir futbolsever kitleden bahsedebiliyor olsak da, oyunun meyvesi gol klişesinden de hareketle, önceliğimizi golden yana kullanalım. Sürprizsiz bir şekilde, Avrupa'nın en gollü ligi Almanya Bundesliga. Serie A'yla onları noktadan sonraki ikinci basamak ayırıyor. Önce Ronaldo'yu, sonra Messi'yi kaybeden ama ondan önce bile parıltısı giderek kaybolan İspanya La Liga, neredeyse kısır bir lig olmaya doğru ilerliyor. Süper Lig, La Liga'nın üstünde.



Futbolun bir de tatsız meyvesi var diyecek olsak, o da fauller olurdu. Onun en az olduğu lig ise Premier Lig. Ortalama faul sayısının 20'nin çok az üzerinde olması, normal bir Premier Lig maçında takımlar maç boyunca sadece 10'ar faul yapıyor anlamına gelir ki, bu sezon Süper Lig'de tam 23 maçta, taraflardan en az biri daha ilk yarıda 10 ve üzeri faul yaptı. Burada da sonunculuk La Liga'da. Ligimiz ise sert bir lig olduğu genel kabul gören ve aslında hakemlerin faul düdüğü standardının da yüksek olduğu Serie A'nın da üstünde.



Faul ve gol sayılarını birbirine oranlayarak da bir seyir zevki endeksi çıkartmak mümkün. "Bir gol izlemek için kaç faule tahammül etmemiz lazım" endeksi, bize yine Premier Lig'i işaret ediyor. İki golün arasında sadece 7 faul izleten Premier Lig'den sonra yaklaşık 8 faulde bir gol izleten Bundesliga geliyor. Hem az gol atılan, hem de çok faul yapılan La Liga'nın burada sonunculuktan kaçışı zaten yoktu. İspanyol takımlarının maçlarında yaklaşık 11 faulde bir gol izleyebiliyoruz. Ligimiz de La Liga'dan sonra, bu oranda en kötü ikinci lig.


Topun oyunda kalma süresi de başına oturduğumuz veya tribününe gittiğimiz bir maçın önemli bir istatistiği. Süper Lig bu konudaki yükselişini sürdürüyor. Aralık ayı ortası itibarıyla, topun oyunda en çok kaldığı ikinci lig Süper Lig. Ama bunun başka bir açısı daha var, ona birazdan değineceğiz. Topun oyunda en az kaldığı lig ise yine La Liga. Premier Lig'in buradaki düşüşü dikkat çekici, ancak özellikle devam eden sezonda Premier Lig'de saha içinde uzun tedavi gerektiren veya diğer nedenlerle uzun süre duran maçlar olması, bunda etken.


Ligimizin topun oyunda en çok kaldığı ikinci lig olmasından bahsederken değineceğiz diye pas attığımız nokta burada; ligimizde maçlar bitmek bilmiyor. İyi yanından bakınca, bu durum topun oyunda kalma süresini 55 dakikanın üzerine çekmiş durumda. Kötü yanından bakacak olursak, bunun olabilmesi için gereken toplam maç süresi 100 dakikaya dayanmış durumda. Ortalama bir Bundesliga maçı bizim maçlarımızdan 4 dakika daha kısa sürmesine rağmen yaklaşık 54 dakika futbol izletebiliyor örneğin.


Bu da sıradaki tablomuza getiriyor bizi; maçların toplam süresi içinde, topun oyunda kalma oranı ne? Fransa Ligue 1 burada öne çıkıyor. Eğer tüm maçlar, ligimizdeki gibi, 100 dakika sürüyor olsaydı, Ligue 1'da top oyunda 58 dakika kalabilirdi. Burada da en kötü oran yine La Liga'da. Eğer İspanya'da maçlar 100 dakika sürseydi, top yine de oyunda sadece 54 dakika kalabilecekti.


Maçlarda oyunun duruş sayılarını, toplam oyunsuz geçen süreye bölerek ortalama duruş sürelerini de sizler için hesapladık. Oyunun herhangi bir sebeple durduğu anlarda, maçın yeniden başlaması için Bundesliga'da 25 saniye yeterli olurken bu süre Premier Lig'de yaklaşık 28 saniye. Arada sadece 3 saniyelik bir fark olsa da, bu liglerin tamamında maçlar ortalamada 100 kez duruyor. O nedenle de duruş başına düşen 3 saniyelik fark, toplamda 300 saniyeye, o da 5 dakikaya denk geliyor. Damlaya damlaya göl olur.


Goller, fauller, topun oyunda kalma süresi demişken, liglerin röntgenlerini çekmeye kart gerekçeleriyle devam edelim. Ligler arasında hakemlerin ve oyuncuların, oyunun kendisiyle ilgili tavrını en iyi anlatan şeylerden biri de hangi ihlal türüne daha çok kart çıktığıdır. Tabii bunun iki yorumlama bakış açısı var. Birincisi, eğer bir ligde bir ihlal türüne, diğerlerine göre daha çok kart çıkıyorsa bu ihlal o ligde daha çok gerçekleşiyordur. İkincisi de, eğer bir ligde bir ihlal türüne, diğerlerine göre daha çok kart çıkıyorsa, o ligin hakemleri o tarz ihlallere karşı daha tahammülsüzdür. Buradan sonraki sayıların hepsini böyle değerlendirebiliriz.

Tabii ki ilk olarak itirazlara çıkan kartlara bakıyoruz. Süper Lig, çıkan bütün kartlar içinde itiraza çıkan kartların oranının en yüksek olduğu lig. Ligimizde çıkan her 6-7 kartın biri itiraza çıkıyor. Premier Lig'de bu oran sadece %5.5, yani çıkan her 20 kartın biri itiraza çıkıyor. Bunu az önceki bakış açımızla yorumlayacak olursak, Süper Lig'de hakeme çok itiraz ediliyor da diyebiliriz, hakemler diyaloğa girmeden hemen kart çıkartmayı yeğliyor da. Premier Lig için de, kimse hakeme itiraz etmiyor da diyebiliriz, hakemler kart çıkartmadan önce oyuncuyu anlamaya çalışıyor da.


Hakemi aldatmaya yönelik hareket elbette sahalarda hiç görmek istemediğimiz bir şey. Ciddi bir emek hırsızlığı anlamına gelen bu ihlal türü, genellikle onu yapan oyuncunun takımı taraftarları tarafından bile kabul görmüyor, istisnaları olsa da! Neyse ki, kartla cezalandırılan ihlaller içinde bunun oranı en fazla yüzde bir. Bunun en çok cezalandırıldığı lig Fransa Ligue 1. Yine perspektifimizi hatırlatalım; belki de hakemler en çok Fransa'da kandırılmaya çalışıldığını hissediyordur. En düşük oran ise ligimizde. 


Zaman geçirme de yine sevimsiz bir şey, ve cezalandırılması gerekiyor. Özellikle kalecilerin topu oyuna sokarkenki malum tavırları hepimizin gözünün önüne gelmiştir. Bu ihlal türüne çıkan kartların oranlarının ligler arasında çok değişmediğini görüyoruz. Yine de buna en az müsamaha Premier Lig'de, en çok müsamaha ise Serie A'da. Veya Serie A kalecileri zaten zaman geçirmeye çalışmıyor, yorum sizin.


Ve gelelim, en çok kart çıkan ihlal türüne; faullere ve elle oynamalara. Buradaki fauller ve elle oynamaların içinde, mükerrer faul, elle oynama, kale çizgisinde elle oynama, bariz gol şansı engelleme, sert hareket ve şiddetli hareketler de mevcut. Manzara ligimiz adına oldukça ilginç; Süper Lig'de çıkan kartların sadece üçte ikisi faul ve elle oynama kaynaklı ihlallere çıkıyor ve bu en düşük oran. Buradaki 6 ligin 3'ünde bu oran %80 ve üstündeyken, bizde %70'in bile altında.


Geçtiğimiz hafta içi bu liglerde oynanan sayıları dahil etmeden yaptığımız bu karşılaştırma, sezon bittiğinde yeniden yapacağımız bir karşılaştırma için de örnek olarak kayıtlara geçmiş oldu. Bu liglerin ikinci yarılarındaki seyirlerin, burada değindiğimiz sayılara göre nasıl değişimler göstereceği de ilginç sonuçlar çıkartabilir.

Süper Lig'i, hep karşılaştırırken yüzümüzü çevirdiğimiz beş büyük ligle karşılaştıracağız.



Spor Toto Süper Lig'de, çift maç haftası olması nedeniyle, iki haftadır yaptığımız maç karşılaştırmaları ömrü kısa bir yazı olacağından, bu haftalığına format dışına çıkarak, Süper Lig'i, hep karşılaştırırken yüzümüzü çevirdiğimiz beş büyük ligle karşılaştıracağız. 

Her ne kadar, bol mücadeleli, aksiyonlu ama golsüz maçları seven büyükçe bir futbolsever kitleden bahsedebiliyor olsak da, oyunun meyvesi gol klişesinden de hareketle, önceliğimizi golden yana kullanalım. Sürprizsiz bir şekilde, Avrupa'nın en gollü ligi Almanya Bundesliga. Serie A'yla onları noktadan sonraki ikinci basamak ayırıyor. Önce Ronaldo'yu, sonra Messi'yi kaybeden ama ondan önce bile parıltısı giderek kaybolan İspanya La Liga, neredeyse kısır bir lig olmaya doğru ilerliyor. Süper Lig, La Liga'nın üstünde.



Futbolun bir de tatsız meyvesi var diyecek olsak, o da fauller olurdu. Onun en az olduğu lig ise Premier Lig. Ortalama faul sayısının 20'nin çok az üzerinde olması, normal bir Premier Lig maçında takımlar maç boyunca sadece 10'ar faul yapıyor anlamına gelir ki, bu sezon Süper Lig'de tam 23 maçta, taraflardan en az biri daha ilk yarıda 10 ve üzeri faul yaptı. Burada da sonunculuk La Liga'da. Ligimiz ise sert bir lig olduğu genel kabul gören ve aslında hakemlerin faul düdüğü standardının da yüksek olduğu Serie A'nın da üstünde.



Faul ve gol sayılarını birbirine oranlayarak da bir seyir zevki endeksi çıkartmak mümkün. "Bir gol izlemek için kaç faule tahammül etmemiz lazım" endeksi, bize yine Premier Lig'i işaret ediyor. İki golün arasında sadece 7 faul izleten Premier Lig'den sonra yaklaşık 8 faulde bir gol izleten Bundesliga geliyor. Hem az gol atılan, hem de çok faul yapılan La Liga'nın burada sonunculuktan kaçışı zaten yoktu. İspanyol takımlarının maçlarında yaklaşık 11 faulde bir gol izleyebiliyoruz. Ligimiz de La Liga'dan sonra, bu oranda en kötü ikinci lig.


Topun oyunda kalma süresi de başına oturduğumuz veya tribününe gittiğimiz bir maçın önemli bir istatistiği. Süper Lig bu konudaki yükselişini sürdürüyor. Aralık ayı ortası itibarıyla, topun oyunda en çok kaldığı ikinci lig Süper Lig. Ama bunun başka bir açısı daha var, ona birazdan değineceğiz. Topun oyunda en az kaldığı lig ise yine La Liga. Premier Lig'in buradaki düşüşü dikkat çekici, ancak özellikle devam eden sezonda Premier Lig'de saha içinde uzun tedavi gerektiren veya diğer nedenlerle uzun süre duran maçlar olması, bunda etken.


Ligimizin topun oyunda en çok kaldığı ikinci lig olmasından bahsederken değineceğiz diye pas attığımız nokta burada; ligimizde maçlar bitmek bilmiyor. İyi yanından bakınca, bu durum topun oyunda kalma süresini 55 dakikanın üzerine çekmiş durumda. Kötü yanından bakacak olursak, bunun olabilmesi için gereken toplam maç süresi 100 dakikaya dayanmış durumda. Ortalama bir Bundesliga maçı bizim maçlarımızdan 4 dakika daha kısa sürmesine rağmen yaklaşık 54 dakika futbol izletebiliyor örneğin.


Bu da sıradaki tablomuza getiriyor bizi; maçların toplam süresi içinde, topun oyunda kalma oranı ne? Fransa Ligue 1 burada öne çıkıyor. Eğer tüm maçlar, ligimizdeki gibi, 100 dakika sürüyor olsaydı, Ligue 1'da top oyunda 58 dakika kalabilirdi. Burada da en kötü oran yine La Liga'da. Eğer İspanya'da maçlar 100 dakika sürseydi, top yine de oyunda sadece 54 dakika kalabilecekti.


Maçlarda oyunun duruş sayılarını, toplam oyunsuz geçen süreye bölerek ortalama duruş sürelerini de sizler için hesapladık. Oyunun herhangi bir sebeple durduğu anlarda, maçın yeniden başlaması için Bundesliga'da 25 saniye yeterli olurken bu süre Premier Lig'de yaklaşık 28 saniye. Arada sadece 3 saniyelik bir fark olsa da, bu liglerin tamamında maçlar ortalamada 100 kez duruyor. O nedenle de duruş başına düşen 3 saniyelik fark, toplamda 300 saniyeye, o da 5 dakikaya denk geliyor. Damlaya damlaya göl olur.


Goller, fauller, topun oyunda kalma süresi demişken, liglerin röntgenlerini çekmeye kart gerekçeleriyle devam edelim. Ligler arasında hakemlerin ve oyuncuların, oyunun kendisiyle ilgili tavrını en iyi anlatan şeylerden biri de hangi ihlal türüne daha çok kart çıktığıdır. Tabii bunun iki yorumlama bakış açısı var. Birincisi, eğer bir ligde bir ihlal türüne, diğerlerine göre daha çok kart çıkıyorsa bu ihlal o ligde daha çok gerçekleşiyordur. İkincisi de, eğer bir ligde bir ihlal türüne, diğerlerine göre daha çok kart çıkıyorsa, o ligin hakemleri o tarz ihlallere karşı daha tahammülsüzdür. Buradan sonraki sayıların hepsini böyle değerlendirebiliriz.

Tabii ki ilk olarak itirazlara çıkan kartlara bakıyoruz. Süper Lig, çıkan bütün kartlar içinde itiraza çıkan kartların oranının en yüksek olduğu lig. Ligimizde çıkan her 6-7 kartın biri itiraza çıkıyor. Premier Lig'de bu oran sadece %5.5, yani çıkan her 20 kartın biri itiraza çıkıyor. Bunu az önceki bakış açımızla yorumlayacak olursak, Süper Lig'de hakeme çok itiraz ediliyor da diyebiliriz, hakemler diyaloğa girmeden hemen kart çıkartmayı yeğliyor da. Premier Lig için de, kimse hakeme itiraz etmiyor da diyebiliriz, hakemler kart çıkartmadan önce oyuncuyu anlamaya çalışıyor da.


Hakemi aldatmaya yönelik hareket elbette sahalarda hiç görmek istemediğimiz bir şey. Ciddi bir emek hırsızlığı anlamına gelen bu ihlal türü, genellikle onu yapan oyuncunun takımı taraftarları tarafından bile kabul görmüyor, istisnaları olsa da! Neyse ki, kartla cezalandırılan ihlaller içinde bunun oranı en fazla yüzde bir. Bunun en çok cezalandırıldığı lig Fransa Ligue 1. Yine perspektifimizi hatırlatalım; belki de hakemler en çok Fransa'da kandırılmaya çalışıldığını hissediyordur. En düşük oran ise ligimizde. 


Zaman geçirme de yine sevimsiz bir şey, ve cezalandırılması gerekiyor. Özellikle kalecilerin topu oyuna sokarkenki malum tavırları hepimizin gözünün önüne gelmiştir. Bu ihlal türüne çıkan kartların oranlarının ligler arasında çok değişmediğini görüyoruz. Yine de buna en az müsamaha Premier Lig'de, en çok müsamaha ise Serie A'da. Veya Serie A kalecileri zaten zaman geçirmeye çalışmıyor, yorum sizin.


Ve gelelim, en çok kart çıkan ihlal türüne; faullere ve elle oynamalara. Buradaki fauller ve elle oynamaların içinde, mükerrer faul, elle oynama, kale çizgisinde elle oynama, bariz gol şansı engelleme, sert hareket ve şiddetli hareketler de mevcut. Manzara ligimiz adına oldukça ilginç; Süper Lig'de çıkan kartların sadece üçte ikisi faul ve elle oynama kaynaklı ihlallere çıkıyor ve bu en düşük oran. Buradaki 6 ligin 3'ünde bu oran %80 ve üstündeyken, bizde %70'in bile altında.


Geçtiğimiz hafta içi bu liglerde oynanan sayıları dahil etmeden yaptığımız bu karşılaştırma, sezon bittiğinde yeniden yapacağımız bir karşılaştırma için de örnek olarak kayıtlara geçmiş oldu. Bu liglerin ikinci yarılarındaki seyirlerin, burada değindiğimiz sayılara göre nasıl değişimler göstereceği de ilginç sonuçlar çıkartabilir.